Muhaliflere öğütler başlığı ile bugün yayınlanan köşe yazısında eski AK Parti milletvekili Aydın Ünal, muhalefetin halka olan bakışını eleştirdi.

Ünal eğitim sistemi ile formatlanmamış 'cahil' insanların, üniversiteli muhaliflerden daha berrak bir zihne sahip olduğunu söyledi. "Halkın zihni berraktır. Halk eğer eğitimden uzak kalmışsa, daha az formatlanmıştır ve iyiyi kötüden ayırma yetisi iyi eğitimliye göre daha güçlüdür. Yani profesörün oyu 1 sayılıyorsa, halkın oyu 10 sayılacak kadar değerli, anlamlı ve isabetlidir. Ne vaatlerle, ne de tehditlerle halkı kandıramazsınız. O kimin ne olduğunu çok iyi bilir."

Yazının tamamını sizler için paylaşıyoruz:

Erdoğan: "Bürokratik vesayete izin vermeyiz" Erdoğan: "Bürokratik vesayete izin vermeyiz"

"Sevgili muhalif arkadaşlar,

1. Kendinizi akıllı, eğitimli, aydınlanmış görüp sizin dışınızdakilerin aptal, eğitimsiz, cahil oldukları yanlışından vazgeçin. Mesele akıl ya da zekâ ise, Cumhur İttifakı’na oy verenler gayet akıllı ve zekiler. Mesele eğitimse, Cumhur İttifakı seçmeni içinde sizden daha iyi eğitim almış büyük bir kitle var. Eğer mesele “aydınlanma” ise, aydınlanmanın bir ceket gibi askıdan alınıp giyilmeyeceğini, etnik köken gibi yaradılıştan gelen bir vasıf olmadığını, üzgünüm ama bu coğrafya insanının istisnasız Batı tarzı bir aydınlanma yaşayamayacağını artık lütfen anlayın.

2. Kendinizi çok eğitimli, akıllı, aydınlanmış görmenin getirdiği bir kibirle gözlerinizi gerçeklere kapatıyor ve çok kolay manipüle ediliyor, çok kolay yönlendiriliyorsunuz. Kendinizi ülkenin en özgür ve en sorgulayıcı kitlesi zannetmenin verdiği özgüvenle istihbarat örgütlerinin, algı operasyoncularının oyuncağı oluyorsunuz. Örneğin Suriyeli nefretinizi Suriye istihbaratı ya da Nusayri/Şii lobisi besliyor. FETÖ’cüler sizi parmağında oynatıyor. Yeteneğini kaybettiği için kendisini politikaya vermiş sözüm ona sanatçılar, şarlatanlar sizi hayal dünyasının bir o duvarına, bir diğerine vuruyor. Kendinize bir an dışardan bakabilseniz, sapık bir tarikatın müritlerinden farklı görünmediğinizi siz de görebilirsiniz. Kanaat önderlerinizi gözden geçirin.

3. Propaganda ve kampanyanın oy’a etkisinin, çok çok iyi yapılsa bile, azami 3 puan olduğu söylenir. Ki, propaganda, hazır alıcıya yapılır, yani propagandaya maruz kalan kişi zaten ikna olmaya meyilli kişidir. İktidarın propaganda üstünlüğünün oylara etkisi son derece sınırlıdır. Kendinizi bununla kandırmayın. Toplumu anlamadıkça ve güvenini kazanmadıkça oy alamazsınız.

4. Halkın zihni berraktır. Halk eğer eğitimden uzak kalmışsa, daha az formatlanmıştır ve iyiyi kötüden ayırma yetisi iyi eğitimliye göre daha güçlüdür. Yani profesörün oyu 1 sayılıyorsa, halkın oyu 10 sayılacak kadar değerli, anlamlı ve isabetlidir. Ne vaatlerle, ne de tehditlerle halkı kandıramazsınız. O kimin ne olduğunu çok iyi bilir.

5. Seçmenin oy verme davranışı bir “al-ver” ilişkisi üzerinden yürümez. Makarna, kömür alarak oy verdiğini düşündüğünüz kitleyi, deprem yaşamalarına rağmen iktidara oy verdi diye tahkir ettiniz. Oysa iktidar, 2002’den bu yana, az oy aldığı örneğin İzmir’e ayrım yapmadan yatırım yapıyor. Defne Hastanesi örneği de ortada. Hatta en çok oy alınan Orta Anadolu’nun en çok ihmal edilen bölge olduğu bir gerçek. Oy verme davranışı son derece karmaşıktır; basit denklemlere indirgemekten kaçının.

6. Sosyal medya, seçmen davranışı, toplumsal yapı, seçim sonucu hakkında hiçbir fikir vermez. Sosyal medyada kendi kendinizi aldatmayın, birbirinizi kandırmayın. Gerçek hayat sosyal medyanın dışında akıyor; orası tamamen sanal.

7. Farklı partileri bir araya getirince oylarını alt alta koyup toplayamazsınız. Örneğin İYİ Parti ile HDP, ya da HDP ile ırkçı faşist Ümit Özdağ aynı ittifakta olursa, sandıkta onların toplam oyları tecelli etmez. Siyasetin matematiği farklıdır. Kılıçdaroğlu 2014 ve 2018 seçimlerinde tüm muhalefetin aldığı oyun üzerine tek oy koyamamıştır. Yani taktiği tamamen çökmüş, tamamen başarısız olmuştur.

8. Erdoğan’ı sevmiyor olabilirsiniz, hatta nefret bile ediyor olabilirsiniz; ama Erdoğan’ın alternatifinin Kemal Kılıçdaroğlu olduğunu düşünmeniz tam bir akıl tutulmasıdır. Ne yani, Kılıçdaroğlu enflasyonu mu düşürecekti? Kılıçdaroğlu Türkiye’ye daha fazla özgürlük mü getirecekti? Hiçbir tecrübesi, planı, vizyonu olmayan Kılıçdaroğlu ülkeyi daha iyi mi yönetecekti? Buna gerçekten inandınız mı? Ya da bir sorgulayın lütfen: Buna sizi kim inandırdı? Son 1 yıldır, planlı şekilde sizi buna inanmaya hazırladıklarını görebiliyor musunuz?

9. Yaşam tarzı ve tercihlerinizle toplumun büyük kesiminden ayrılıyorsunuz. Üzerinizde bir iktidar ya da mahalle baskısı olmadığı halde kendinizi rahat hissetmiyor, toplumun tamamı sizin gibi olsun istiyorsunuz. Bu hiçbir zaman olmayacak. Bu toplumda muhafazakârlık, dindarlık asla tükenmeyecek. Bunu hazmetmeniz gerekiyor.

10. Halkı karşısına alan, halkın değerlerine düşman, halkın hassasiyetlerini çiğneyen, ahlak ve edepten uzak hiçbir hareketin başarı şansı yoktur. İktidara gelmek istiyorsanız bu halkı anlamaya, halkın genetiğini çözmeye, ruhunu kavramaya çalışın. “Kazanmak için her yol mübah” anlayışının halkta karşılığı yoktur. Bir de şunu görün: Çalışmadan asla başaramazsınız."