Kelimesi kelimesine katıldığım bu cümlenin sahibi ben değilim. Bunu herhangi bir insan da söylemiyor. Türk Milliyetçiliğinin önde gelen aydınlarından, fikir insanı Rahmetli Erol Güngör’ün ifadesidir bu. Ve bu sözü söylerken, Arap düşmanlığını ve mukabil olarak Arapların yaptığı Türk düşmanlığının, (Batı) İngilizler tarafından kullandıkları maşalar eliyle körüklendiğini de açıkça yazmış eserinde. Şöyle diyor:

“Unutmayalım ki, Batılı devletlerin Birinci Dünya Harbinden sonra Ortadoğu’ya ekmiş oldukları nifâk tohumları bize de çok tesir etmiştir. Arap deyince, yeni Türk nesillerinin aklına daima Türk ordularını arkadan vuran İngiliz maşası bedevî kabileleri gelir; Araplar da Türk deyince en çok İttihatçı Cemal Paşa’nın Suriye’de yaptıklarını hatırlarlar. Her iki tasavvur da yanlıştır, iki tarafı birbirine düşman etmek için İngilizler tarafından uydurulmuştur. Arapların bu yanlış tasavvurdan kurtulmalarını istiyorsak, biz de memleketimizdeki Batı kuklası münevverlerin sistemli bir şekilde yerleştirmeye çalıştığı Arap düşmanlığının bütün izlerini silmeliyiz. Unutmayalım ki, “Arap düşmanlığı propagandasının temelinde İslâm düşmanlığı vardır; İslâm dünyasının yanyana yaşayan iki büyük kitlesini birbirine düşman etmek, böylece her birini tek tek Batılılara esir etmek gayreti vardır.” (Prof. Dr. Erol Güngör, Türk Kültürü ve Milliyetçilik- Ötüken Yay. İst. 1999 -235)

Son dönemin en önemli münevverlerden iyi bir Türk Milliyetçisi olan Erol Güngör’e ait bu sözler. Milliyetçiliği tabir caizse kafatasçı bir zihniyetle atar ergenleri harcayıp bir kenara atmak için kullanan yapıların, zihin dünyası ve ilişki ağıyla karanlık odakların maşası haline gelmiş sığ, cahil ve kötü niyetli kişilerin Milliyetçilik iddiasını, bilgisi, derinliği ve duruşuyla çöpe atan Türk Milliyetçisi gerçek münevverlerimizdendir Erol Güngör.

Öyle değil mi; Irkçı söylemle Arap düşmanlığı yapar gözükenlerin, Batılı-Hristiyan bir millete düşmanlık ettiğini gördünüz mü hiç? Arap, Kürt, Çerkez, Afrikalı veya başka bir Müslüman milletedir düşmanlıkları. Din düşmanı diye gezenlerin sadece İslam düşmanlığı yaptıkları gibi…

Geçmişte olduğu gibi bugün de ülkemizin aleyhine bir organizasyon yapılırken kullanılan birkaç argüman var ve bunlardan birisi de milliyetçiliktir. Tabi listenin en başına, kendisi de samimi bir Atatürkçü olan Uğur Mumcu’nun “Bu memlekette banka soyarken kar maskesi, ülke soyarken Atatürk maskesi taktılar.” Sözünü hatırlayarak Kemalist maskelisi takanları almak gerekir…

Zaten bugün faşizmin en uç noktasında ırkçılık yapan kesim milliyetçiliğin yanında Kemalizm maskesini de taşıyor.

Dün Kürt düşmanlığı yapanlar da aynı kaynaktan beslenen, aynı mihraklar tarafından güdülen maşalardı. Bugün Kürtlere Türk düşmanlığı empoze edenlere dikkatlice bakın. Bir Batı ülkesinin gölgesinde durduğunu fark edersiniz hemen.

Bizdeki ırkçı faşist Arap Kürt Çerkez Arnavut vs düşmanlığı yapanlarla, bu milletlere Türk düşmanlığı yapanlar, aynı ellerin oynattığı kuklalardır.

Son dönemde artan ırkçı saldırıların ülkemize o kadar büyük zararı dokunuyor ki saymakla bitmez.

Genel olarak dile getirildiği gibi sadece turizm ve yatırım yoluyla gelen para da değil sorun. Evet, özellikle turizm dönemi Arap turistlerin Türkiye’yi tercih etmeleri, Avrupa ülkeleri için ciddi sorun oluşturuyor. On milyarlarca dolar bu şekilde Türkiye’ye gelmiş oluyor. Bunun haricinde Arap sermayesinin yatırım yapması da aynı şekilde bu sermayeyi ülkesine çekmek isteyen Batı ülkeleri için ciddi bir sorun.

Elbette Türkiye, dünyanın ekonomik olarak bu kadar dar boğazdan geçtiği bir dönemde ülke maliyesine katkı sağlayacak bu ticareti korumalı, geliştirmeli ve buna takoz olanları engellemelidir.

Fakat daha geniş zaviyeden bakmak gerekirse, neredeyse yüz yıldır dayatılan bağımlı iç ve dış politika prangasını kırmak için son dönemde atılan her adım, yapılan her icraat kazanılan her gönül, kurulan her köprü, kazanılan her diplomatik zafer heder edilme noktasına geldi.

Bize, bizim olan coğrafyayı adeta yasaklamışlar, bizden olan milletleri hasım yapmışlardı. Afrika’dan Türk Cumhuriyetlerine, Balkanlardan, Arap Coğrafyasına, gönül birlikteliğimiz olan her ülke-milletle, üzeri küllenen ateşi yeniden alevlendirmek ve bu yolla emperyalist Batının siyasi askeri ekonomik ve Pazar baskısını kırmak için neredeyse insanüstü harcanan çaba, üç beş n’idüğü belirsiz ajan provokatör tarafından yok edilmek üzere.

Ve maalesef devlet refleksi çok ağır.

Mülteci meselesinde yanlış bazı uygulamaların, düzeltilip kontrol altına alınması gereken hususların, milletin genel olarak rahatsız olduğu durumların varlığı ortada. Bu konularda eleştirel yaklaşım veya yanlışa dikkat çekmek için dile getirilmesinden bahsetmiyoruz.

Sadece Müslümanlara karşı yapılan ırkçılıktan ve ırkçılık maskesiyle ülkemize çekilen operasyondan bahsediyoruz.

Yeniden dizayn edilmek istenilen dünyada, Batının sömürgesinden kurtulmak isteyen her ülkenin, zalim ve katil sömürgecilerden hesap sorulacağı hayaliyle gönlü bizimle atan her milletin ümidini diriltecek noktadan geri mi döneceğiz.

Batı sömürgeciliği şekil değiştirerek devam ediyor Batı sömürgeciliği şekil değiştirerek devam ediyor

Emperyalist ülkeler yüz yılın en zor dönemini yaşıyor. Afrika’dan Asya’ya, sömürülen her millet ayaklanma noktasına geldi. Arap Coğrafyasından Türk Cumhuriyetlerine, büyük bir birlik kurarak Batı kuşatmasını kırabilecek zemin oluştu. Ve bunun merkezinde Türkiye var, biz varız.

Batının eskiden olduğu gibi içimizdeki ajanlarını kullanarak “böl-parçala ve yönet” politikasına boyun mu eğeceğiz?

Dostunu ve düşmanını Batılın söylediği, boynuna pranga vurulmuş bir ülke haline mi geleceğiz?

Tayyar Tercan, Milat Haber