Ak Parti Ordu Milletvekili, TBMM Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı olan ve daha önce de Milli Eğitim Bakanlığı yapmış olan Prof. Dr. Mahmut Özer, Milliyet’teki köşesinden Hasan Ali Yücel ve milleti dinsizleştirme projesi olan köy enstitülerini ele almış. Hatta bunu da sosyal medya hesabından da öve öve anlatmış.

Özer’e göre Hasan Ali Yücel, eğitim sistemimizde çok önemli izler bırakmış. En önemli icraatlarının başında da elbette köy enstitüleri gelirmiş. Bu enstitüler “öğretmenler üzerinden köylerde modernleşmeyi ve Cumhuriyet insanı yetiştirmeyi de kendisine misyon olarak yüklenmiş kurumlar”mış.

Hasan Ali Yücel Mustafa Kemal

Profesör ünvanlı tarihçilerimiz, yazarlarımız, bakanlarımız ne hikmetse resmî tarihin eteğinin dibinden ayrılmıyor. Bu millete resmî ideoloji eliyle yapılanlar görmezden gelinirken, resmî ideolojinin unsurları üzerinden yarım asır geçtiği halde, hala pişkince yağlanıp ballanıp önümüze konuluyor.

Madem profesör ünvanını layığıyla taşımayanlar hakkı anlatmıyor. O halde bir de biz anlatalım Hasan Ali Yücel ve köy enstitülerinin gerçeğini...

Köy enstitüleri: Anadolu çocuğunu soysuzlaştırma tornası

Köy Enstitüleri, 17 Nisan 1940 tarihinde CHP’nin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel tarafından hayata geçirilmiştir. Sözde köy çocuklarını eğiterek modern ve üretken bireyler yetiştirmek amacıyla açılan bu enstitüler, gerçekte dini ve milli değerlerden koparılmış, tamamen “Batılı değerlere” uygun olarak bir nesil yetiştirmeyi hedeflemiştir. Materyalist bir eğitim anlayışı güden köy enstitüleri, Üstad Necip Fazıl’ın söylemiyle, “Onun (Hasan Ali Yücel) komünist olmasından ötür kurduğu müessiseler değil, sırf yeni ve cesur görünmek için, etrafındaki koyu komünistlerin dürtüklemesiyle çatılmış küfür ve Anadolu çocuğunu piçleştirme mekânları”dır.

Köy enstitülerinin açılışıyla ilgili olarak Hasan Ali Yücel’in 1942 yılında yaptığı bir açıklamada, enstitülerin asıl amacının Atatürkçü inkılapları halka yaymak ve köylüleri kendi Kemalist ideoloji doğrultularına çekmek olduğu açıkça ifade edilmiştir: “Köy öğretmenleri, Cumhuriyet’in ve inkılapların öğreticisi ve yayıcısı olacaktır.” Yücel bu ifadesiyle de eğitim adı altında dini ve manevi değerleri yok sayan bir sistemin inşa edildiğini aşikâr etmektedir. Ayrıca Yücel’in verdiği eğitimde İslam’a hiçbir şekilde yer verilmemiş hatta aşağılanmıştır.

Dinsizleştirme ve eğitimde ahlaki çöküntü

Köy enstitülerinde verilen eğitim, manevi değerleri tamamen göz ardı eden ve din karşıtı bir anlayışı esas alan bir sistem oluşturdu. Bu okullardan mezun olan öğretmenler de Kemalizm dayatmasıyla Batılı anlayışı yaymaya çalıştı, milletin inancını aşağıladı, kültürünü aşağıladı ve dinsizliği yaymaya çalıştı. O dönemde millet tarafından da bu enstitüler tepkiyle karşılandı. Hatta Osman Yüksel Serdengeçti köy enstitülerinin ahlaksız insanlar yetiştirdiğini, yatılı okulların kız erkek karışık olduğunu, tuvaletleri ceninlerin tıkadığını dile getirir.

Hasan Ali Yücel Atatürk D

Millet, aile yapısını bozan içeriklerden rahatsız! Millet, aile yapısını bozan içeriklerden rahatsız!

Hasan Ali’nin kutsal kitabı Nutuk

Hasan Ali Yücel’in, Atatürk’ü ilahlaştıran söylemleri ve Nutuk’u kutsal bir kitap gibi sunması da dikkat çekicidir. 1936 yılında Akşam gazetesinde yayımlanan “Kitabımız” adlı yazısında Yücel, Nutuk’un Kemalizm’in kutsal kitabı olduğunu ifade etmiştir: “Her içtimaî inanma sisteminin bir kitabı vardır. Bu kitap, ona inananlarca kutsal tanılır. Kemalizm’in kitabı ‘Nutuk’tur; onu biz Türkler mukaddes tanırız.” Bu tür ifadeler, dinin yerine Kemalizm’i ikame etmeye yönelik açık bir girişimdir.

Daha da vahimi, Yücel’in 1942’de İngiliz Kültür Heyeti temsilcisi Michael Grant ile yaptığı görüşmede Türkiye’de İslam’ın kısa sürede etkisini kaybedeceğini söylemesidir. Yücel, bu süreçte köy enstitülerinin en büyük etken olacağını belirtmiş ve şu ifadeyi kullanmıştır: “Türkiye halkı gerçekte Müslüman olmaktan ziyade pagan bir yapıya sahiptir.”

Müslümanların ruhunda derin yaralar açan, manevi değerlerini alt üst eden, milletin kimliğini yok eden köy enstitüleri, dinsizlik ve komünizm aşılaması sebebiyle 1954 yılında Demokrat Parti tarafından kapatılmıştır.

Tarihçi Said Alpsoy’un dilinden köy enstitülerinin vaziyeti

Tarihçi Said Alpsoy dinsizleştirme projesi olan köy enstitülerinden şöyle bahseder:

“Köy enstitülerinde domuz besiciliği öğreten kitapların okutuldu. Engin Tonguç’un kaleme aldığı ve köy enstitülerini konu alan ilk inceleme kitabı olan İsmail Hakkı Tonguç biyografisinin 2. cildinin 309. sayfasında görüyoruz. Enstitülerde öğrenciye domuz besiciliğini öğreten teknik besicilik kitapları da okutuldu. Çünkü maksat dediğimiz gibi milleti her şeyiyle dinsizleştirmekti. Bu maksat tahakkuk ettiğinde domuz da artık haram olmaktan çıkacak. Anadolu halkının belli başlı besin kaynaklarından biri haline gelecekti. Gene sayfa 72'de görüyoruz. Ankara Hasanoğlan'daki Yüksek Köy Enstitüsü... Öğretmen yetiştiriyor köy enstitüleri... Burada arkadaşlar 1944 senesinin yılbaşı gecesi öğrencilerle öğretmenler içkili yılbaşı partisini beraber alenen düzenleyerek yeni yılı kutladılar.”

Enstitü öğrencisi erkeklerin geneleve gitmeleri serbestti

Alpsoy enstitülerin milleti ne hale getirdiğine şöyle devam ediyor:

“Meşhur bir Kanadalı komünist olan Fay Curby'nin Türkiye'de Köy Enstitüleri kitabının 190 ve 207. sayfasında görüyoruz -ve ben bu bilgiyi sizlere özür dileyerek naklediyorum.- Enstitü öğrencisi erkeklerin geneleve gitmeleri serbestti. 12 yaşından 18 yaşına kadar eğitim alan öğrenciler bunlar. Köy enstitülerinde bu idare tarafından serbest bırakılmış. Normal bir işlem olarak kabul ediliyor, teşvik ediliyor.”

Tarihçi Alpsoy, köy enstitülerinin bilinçli bir şekilde İslam'dan uzak bir toplum meydana getirme amacıyla kurulduğunu ve bu enstitülerde sistematik olarak dinsizlik propagandası yapıldığını belirtiyor.

Sistemli bir karalama kampanyası yürütüldü

Alpsoy, Pakize Türkoğlu'nun açıklamalarını ve İsmail Hakkı Tonguç'un görüşlerini kaynak göstererek, köy enstitülerinin din adamlarına ve dini eğitime karşı sistemli bir karalama kampanyası yürüttüğünü söylüyor. Türkoğlu'nun ifadelerine dayanarak, Tonguç'un “Din adamları toplum sorunlarına, politik sorunlara karışmamalı, din laik ilkenin belirlediği ölçüde bireylerin gönlünde kalmalıdır” görüşünü benimsediğini hatırlatan Alpsoy, bu anlayışın halkın dini değerlerinden uzaklaştırılmasına sebep olduğunu dile getiriyor.

Köy enstitülerinin varlık sebebi

Alpsoy, köy enstitülerinde uygulanan eğitim müfredatının özellikle din üzerine yoğun bir aşındırma politikası izlediğini belirterek, şunları ifade diyor:

“Köy enstitüleri kategorik olarak baştan sona bilinçli olarak İslam karşıtlığı üzerine kuruldu. Alınan öğrencilerin dinsizleştirilmesi için özel ve yoğun bir eğitim programı uygulandı. Bu yüzden enstitü mezunlarının büyük bir kısmı dinsiz olarak yetiştirildi.”

Alpsoy, köy enstitülerinin Cumhuriyet dönemindeki laiklik politikalarının bir aracı olarak kullanıldığını ve halkın dini duyarlılıklarının sistematik olarak zayıflatılmaya çalışıldığını belirtiyor. Bu bağlamda İsmail Hakkı Tonguç'un şu ifadelerine dikkat çekiyor:

“Bütün bu işler hurafeyi bilmeyen, yaşamını kadere bağlamayan, dinsel inançlardan ümit beklemeyen, buna karşılık iradesine ve iş yapma gücünü dayanan laik vatandaşlarla yürütülebilir.”

Alpsoy, bu ifadelerin köy enstitülerinde öğrencilere aşılanmaya çalışılan zihniyetin bir göstergesi olduğunu belirtiyor.

Tarihçi Alpsoy, köy enstitülerinin, toplumun dinî yapısını değiştirmeyi amaçlayan bir proje olduğunu ve bu okulların kuruluş felsefesinin İslam'ın içtimaî hayattaki tesirini kırmak üzerine inşa edildiğini, bu açıdan, enstitülerden mezun olan öğrencilerin büyük çoğunluğunun dinsizleştiğini, bunun uzun vadede halkın dini değerlerinden uzaklaşmasına neden olduğunu söylüyor.

Ülke, bu bakanlara mı emanet?

Eğitimi Kemalist vesayetten çıkarıp, onu İslamî bir kisveye oturtamamamızın, eğitim politikalarına kendi milli ve kültürel aşımızı yapamamamızın en büyük sebeplerinden biri de; Mahmut Özer gibi Anadolu’yu soysuzlaştırma tornası olan köy enstitülerini öven, köşesinden Hasan Ali Yücel güzellemesi yapan bakanların olması! Millet, 23 senedir iktidardan dinine, inancına, ruhuna uygun bir eğitim anlayışı beklerken, iktidar, böyle şuursuz bakanlar eliyle milleti bozmaya devam ediyor.

Milli Eğitim Bakanlığı yapmış, bu süreçte de Kemalistlerin müfredatına harfiyen uyarak Müslüman halka ihanet etmiş bir bakanın, şimdi bir gazetede Hasan Ali Yücel’i övmesi tabii ki şaşırtmadı bizi. Ama bu şahsiyetsiz kişilerin bu millete layık görülmesi hakikaten üzücü! Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da özellikle zihnen Kemalizm’e bağlı kişileri böylesi önemli mevkilere getirtmesi de bu halkın makus kaderi olsa gerek. Böyle topluma böyle lider!

Netice itibariyle hala ilkokul çocuklarına ders kitaplarında Atatürk aşılanırken; İslâm, Allah, Peygamber öğretilmiyorsa, bu da sadece bu çapsız bakanların değil, biz toplumun ayıbı!

Baran Dergisi