Kim bu inceller?

Birçok kaynakta rastlanıldığı üzere “incel” teriminin, genellikle "involuntary celibate" ifadesinin kısaltması olarak kullanıldığını ve Türkçeye "istem dışı bekâr" veya "zorunlu bekâr" olarak çevrildiği görülüyor.

Batı kaynaklı olan bu terim, ilk bakışta biraz “basit” gibi görünse de altyapısı incelendiğinde anlam kazanmaya başlıyor…

'İncel' nereden geliyor?

Daha yakından bakıldığında “İncel” kelimesinin kökeninin 1990'ların sonlarına dayandığı ortaya çıkıyor. Açık kaynaklarda, terimin ilk kez, Kanada'da bir kadın tarafından, “aşk veya cinsellik yaşamayan bireylerin” deneyimlerini paylaşabileceği bir çevrimiçi forumda kullanılmış olduğu belirtiliyor.

9 Aralık 1917 - Kudüs, İngiliz işgaliyle Osmanlı Devleti'nin elinden çıktı 9 Aralık 1917 - Kudüs, İngiliz işgaliyle Osmanlı Devleti'nin elinden çıktı

Ancak zamanla bu terimin, yalnızca “cinsel veya romantik ilişki” yaşamayanların bir ifadesi olmaktan çıkarak, erkek egemen bir alt kültüre dönüşmüş olduğundan söz edilerek, gelinen noktada terimin özellikle “kadınlara yönelik öfke ve ayrımcılıkla dolu bir ideolojiye evrilmiş durumda olduğu” anlatılıyor.

'İncel' özellikleri

Yapılan açıklamalarda, İncel özellikleri arasında, fertlerin “cinsellik ve ilişkiler hakkındaki olumsuz deneyimlerini” paylaştıkları, “sosyal normlara karşı eleştiride bulundukları” ve bazen de bu durumdan kaynaklanan öfkeyi dile getirdikleri gözlemleniyor.

İncellere özgü bir diğer özellik ise, genellikle kadınlara yönelik olumsuz bir tutum sergilemeleridir. Bu durumun, fertlerin kendilerini “mağdur” olarak gördükleri bir perspektiften kaynaklandığından söz ediliyor.

İçinde bulundukları durumu “incel” olarak tanımlayan bu kişiler aslında kendileri “aşağılık yaratıklar” olarak görüyor ve kendilerine duydukları öfkeyi kadınlara yansıtıyorlar.

İncel gruplarının temel özellikleri sayılırken şu ifadelere de yer veriliyor;

Çoğunlukla kendini sosyal dışlanmış hissetme, cinsiyetçi düşünceler ve kadına karşı öfke barındıran bir ideolojiye yaslanıyorlar. İnceller, çoğunlukla “cinsel veya romantik başarı” eksikliğinden dolayı toplumdan yabancılaştıklarını, özellikle de kadınlar tarafından reddedildiklerini düşünüyorlar. Bu düşünceler zamanla bir çeşit nefret söylemine ve ayrımcı bir duruşa dönüşüyor.

İncellerin bazı özellikleri ise şöyle sıralanıyor:

Sosyal izolasyon: Çoğunlukla asosyal bireyler olarak tanımlanırlar.

Karşı cinse nefret: Kadınları suçlayıcı ve aşağılayıcı bir dil kullanırlar.

Kendini kurban olarak görme: Yaşamlarındaki başarısızlıkları başkalarına mal ederler.

Aşırı çevrimiçi varlık: Genellikle internet forumlarında aktif olurlar ve kendilerine benzer düşünen insanlarla çevrimiçi topluluklar oluştururlar.

Aşırı özgüven eksikliği: Bu duygundan yola çıkarak dış dünyaya karşı yoğun bir öfke sergilerler.

Psikolojik yönler

Uzman Klinik Psikolog ve Psikoterapist Fundem Ece, meseleyi şöyle izah etmeye çalışıyor:

"Bu terim, toplumsal dinamiklerin bir sonucu olarak da karşımıza çıkıyor. Aslında içerisinde birçok bileşenin yer aldığı bir sonuç. İnsel akımına, toplumsal olarak dışlanmanın da bir sonucuyla insanlarda oluşan psikolojik etkiler diyebiliriz. Cinsel ya da romantik ilişki kurmakta zorlanan, bu nedenle de kadınlara yönelik bir nefret hali geliştiren internet alt kültürü diyebiliriz. Dilimize 'istemsiz bekar' olarak aktarabiliriz. Genelde bizler erkek ya da kadın farkı göz etmeden yorum yaparız ama burada bu kişiler çoğunlukla erkeklerden oluşuyor.

Yaşadıkları yalnızlığı, toplumun onları dışlamasına ya da kadınların onları reddetmesine bağlayarak, buradaki bu nefret ve öfke gibi duyguları da pekiştiren kişiler oluyorlar. Haliyle ortaya çıkmasında birçok etmen var."

Niçin ortaya çıkar?

Klinik psikolog Ece, bu kişilerin ortaya çıkmasındaki sebepleri şöyle açıklamış:

"Öncelikle temelde ortak etmen olarak gördüğümüz şey düşük özgüven. Özellikle dış görünüş, toplumsal olarak kabul görmekte endişeler, bunlar özgüven hissetmeye yol açıyor. Bunlar da karşı cinsle ilişkilerde zorluklar yaratabiliyor.

Bir nedeni de reddedilmeyle ilgili travmalar. Buradaki travmanın yaratmış olduğu kadınlara ve topluma karşı öfke' sorunu ortaya çıkıyor. 'Zaten ben sevilmiyorum, kabul edilmiyorum, dışarıda kalıyorum ve haliyle buna ait değilim' diyerek öç almaya ve zarar vermeye çalışıyor.

Diğer yandan çevresel faktörler de çok önemli, sosyal desteğin de eksikliğini bir etmen olarak ekleyebiliriz. Aile desteğinin eksikliği, kötü yaşam koşulları, kötü ilişkiler de bu durumu tetikleyebilir. Bu toplumsal yalnızlaşmaya da yol açıyor zaten. Modern toplumda sosyal etkileşimin azalması ile yalnızlık duygusu da ortaya çıktı. Bir sürü etken aslında sıralanabilir ama bunlar bizim daha çok gözlemlediğimiz türden davranışlar."

Mutlak Fikrin Gerekliliği!

Bütün bunlara bakıldığında gözden kaçan şeyin ideolojik bir perspektifin meseleye olan hayati etkisinin ıskalanmış olduğu gayet açık değil mi?

Önümüzdeki günlerde daha fazla konuşulacak gibi görünen bu meseleye dair açık kaynaklarda tonlarca muhteva bulmak mümkün. Bakılacak…

Lakin, bugün içinde bulunulan atmosferde sürekli pompalanan aşırı “bireysellik”, yıkıcı “bencillik”, kahreden “yetersizlik duygusu”, aşağılık “cinsiyetsizleştirme” çabaları, kadın-erkek ilişkilerinde temel dinamiklerin dinamitlenmesi ve daha nice hasta edici faktör bu ve benzeri grupların yolunu açtığı da gayet açık!

Mutlak Fikir’in olmadığı her yerde, mutlaka sakatlık çıkar…

Bundan kaçış yok!

İnsan faktörünün olduğu yerde evet her şey olur da O; yine içinden çıkan pislikleri sahile atıp pür-i pak olmaya devam edecektir.  O da başka mesele...