Bunu da mı görecektik; bakalım daha neler göreceğiz?   

Harbiye’de mezuniyet töreninde eylem!

Cumhuriyet tarihinde bir ilk olsa gerek… Osmanlı’da çok örneğini görmüştük, yeniçeri kafasına esince kazan kaldırırdı, lakin cumhuriyet ordusunda ilk defa yaşıyoruz: Harbiye’de kılıçlar çekildi…

İster istemez şu soru akla geliyor; kılıçlar kime çekildi?

Mezuniyet töreninde, rütbelerini taktıkları meslek hayatlarının ilk gününde teğmenler bu eylem ile ne mesaj vermek istediler?

Mesaj önemli elbette ama ben öncelikle daha önemli bir konuyu dile getirmek istiyorum; disiplin!

Türk Silahlı Kuvvetlerinin en önemli özelliği disiplinidir. Askerlik mesleğinin ilk ve en temel meselesi; bu, disiplinidir.

Disiplinsiz orduya ordu denilmez; olsa olsa çapulcu denilir! Dünyanın en disiplinli ordusu olan TSK’lerini kimse töhmet altında bırakacak eylemlerde bulunamaz!

Bir asker kanun, nizam, yönetmelik ve emirler dışına çıkamaz. Törenlerin ne şekilde yapılacağı; kim, nerede, nasıl davranacak, detaylı bir şekilde planlanır ve günlerce bunun provası yapılır. Bu plan ve program dışına asla çıkılamaz. Disiplinli olmak bunu gerektirir… Askerlikte mantık yoktur, sözü de basit bir söz değildir. Düşünün bir savaşa girmişsiniz, herkesin yapacağı detaylı bir şekilde belirlenmiş herkes uyguluyor, bir kişi çıkıp mantığını kullanarak farklı şeyler yapıyor; ne olur o plan, o savaşı kazanabilir misiniz? Yoksa bozgun mu yaşarsınız?

Biz de Harbiyeli olduk, o günleri biz de yaşadık. Hatta bizim zamanınızda, 80 öncesi ideolojiler Harp Okullarına kadar girmişti; kamplaşmaları acımasızca yaşadık, devre arkadaşlarımıza kötü gözlerle baktık, ama sonra pişman olduk… O dönemlerimizde de hiç birimiz farklı bir eylem sergileyelim diye düşünmedik. Adam gibi diploma törenimizi yaptık. Sonra kıtalarımıza dağıldık, vazifelerimizin başına geçtik.

Teğmen! Sen yeminini ettin… Sonra kılıcını çekip bir yerlere böyle mesaj veremezsin. Senin vazifen iç hizmet kanunu madde 35'de açık seçik ve net olarak tanımlanmış:

Öğretim yılı yeni ama sistem eski Öğretim yılı yeni ama sistem eski

"Madde 35 – (Değişik: 13/7/2013-6496/18 md.) Silahlı Kuvvetlerin vazifesi; yurt dışından gelecek tehdit ve tehlikelere karşı Türk vatanını savunmak, caydırıcılık sağlayacak şekilde askerî gücün muhafazasını ve güçlendirilmesini sağlamak, Türkiye Büyük Millet Meclisi kararıyla yurt dışında verilen görevleri yapmak ve uluslararası barışın sağlanmasına yardımcı olmaktır."

Yeminini yaptın, artık bundan sonra kıtana gideceksin ve görevini en güzel şekilde yapacaksın!

Eğer kanunların dışına çıkmak istiyorsan, üzerinden devletinin sana teslim ettiği, milletine ait o şerefli üniformanı çıkaracaksın sonra keyfine göre, ne istiyorsan yapacaksın. Senin inancın, fikrin, ideolojin, etnik kimliğin, mezhebin hiç kimseyi hiçbir şekilde ilgilendirmez; istediğin gibi siyasi, sosyal, ticari v.s. faaliyetini yürütürsün. Ülkede demokrasi var, özgürlük var.

Ama o üniformanın içinde iken sadece kanun, emir ve talimatlara uyacaksın. Asla dışına çıkamazsın!

Kara Harp Okulunda, dokuz yüzü aşkın Harbiyelinin mezun olduğu o mutlu günde, 300-350 kişinin yaptığı eylem hepsine şamil edilemez, elbette; ancak bu eylem basit bir disiplinsizlik gibi de değerlendirilemez. Hemen, hepsi açığa alınarak, ciddi olarak soruşturulmalıdır. Azmettirenler varsa ortaya çıkartılmalıdır. TSK içerisinde ve Milli Savunma Üniversitesinde hiçbir kamplaşmaya tahammül edilmemelidir.

Sadece teğmenler değil, sıralı komutanları da sorgulanmalıdır!

Darbeye ve işkenceye sıfır tolerans!

Bu teğmenler orduda toplu eylemin isyan anlamına geldiğini bilmiyorlar mı? Elbette, çok iyi biliyorlar. Peki, bunu bildikleri halde meslek hayatlarının daha ilk gününde böyle bir eylemi nasıl yapabildiler; bu neyin cesaretidir?

Durum şunu gösteriyor ki: Bu eylem kendiliğinden zuhur, basit bir eylem değildir; üzerinde önceden düşünülmüş, çalışılmış, planlı bir gösteri olduğu aşikârdır. Ayrıca, sadece teğmenlerden ibaret olmadığı, arkasında daha üst rütbelerde bir takım odak ve hatta belki de ucu önceki darbelerin artıklarına kadar gidebilecek bir yapılanmanın olduğu ihtimali de oldukça yüksektir.

28 Şubat sürecinde, TSK içerisinde kadrolaşmış darbecilerin disiplinsizliklerini milletçe görmüş, çok acı günler yaşamıştık. Neyse ki; o disiplinsizler yargılandılar cezalarını aldılar. Çevik Bir, Çetin Doğan ve avaneleri yıllarca cezaevlerinde yattılar, rütbeleri söküldü! Ama 15 Temmuz kalkışmasını da yaşadık; hainlerin nasıl TSK’ya sızdıklarını da gördük. Çok şükür milletin şamarı ile onları Pensilvanya’ya kadar fırlatıp attık. Dolayısı ile bu kadar acı tecrübeleri yaşamış millet olarak, elbette TSK içerisinde yeni bir kadrolaşmaya tahammülümüz olamaz! Aksi taktirde, bunun sonu bir gece yarısı internet bildirisine ve balans ayarlarına kadar gider! Hiçbir zaman unutmayalım ki  yapılan bütün darbeler Gazi Mustafa Kemal'in adı kullanılarak yapılmıştır!

Asker mesaj veremez! Asker icraat yapar! Askerin görev ve sorumluluğu bellidir; sınırları düşmandan korumak, işte o kadar!

Soruşturma mutlaka yapılmalı ve eğer farklı bir yapılanma tespit edilirse; bunun hesabını Milli Savunma Bakanı, Genelkurmay Başkanı, Kuvvet Komutanı ve MSB Rektörü ile Dekan da vermelidir.

Başbakan Adnan Menderes’e darbe ihbarı geldiği zaman; inanmadı ve hiçbir tedbir almadı!

Sayın Cumhurbaşkanım, bu kılıçlar kime çekildi? Ne için, ne mesaj verilmeye çalışıldı?

Siz merak etmiyorsanız, biz millet olarak merak ediyoruz…

Adalet cesaret ister!

Allah devletimizi, milletimizi muhafaza etsin; yar ve yardımcımız olsun.

Gürcan Onat, 03. 09. 2024, Fatih