Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı, İsrail’in Tel Aviv kentinde TLV Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen 23. Akdeniz Turizm Fuarı’nın açılışına katıldı. Açılışın ardından fuar alanını gezen Bakan Nabi Avcı, Türkiye standında basın mensuplarına açıklamalarda bulundu.

Bakan Avcı, aralarında sektör temsilcilerinin de bulunduğu kalabalık bir heyetle fuara geldiklerini belirterek, Türkiye’nin uzun bir aradan sonra yeniden fuara katılmaya başladığını ve bunun sadece Türkiye-İsrail ilişkilerinde bir normalleşmenin değil, aynı zamanda bölgede barış ve istikrarın sağlanması için atılan adımlardan biri olmasını umduğunu söyledi.
İsrail Turizm Bakanı Yariv Levin ile görüşmelerinde Turizm Ortak Komisyonu’nun tekrar toplanması yönünde karar aldıklarını anımsatan Bakan Nabi Avcı, turist sayılarının artırılması, üçüncü ülkelere yönelik ortak projeler geliştirilmesi ve kruvaziyer turizmini ele aldıklarını aktardı.

Bakan Avcı, Türkiye’ye gelen tüm turistler gibi İsrail’den gelecek turistleri de en iyi şekilde ağırlamayı görev edindiklerini vurgulayarak, geçen yıl Türkiye’yi yaklaşık 260 bin İsrailli turistin ziyaret ettiğini anımsattı.

Bakan Avcı, şöyle devam etti:
İsrail’den Türkiye’ye gelen turist sayının geçmişte olduğu gibi 600 binleri, hatta daha fazlasını bulmaması için hiçbir neden yok. Ülkemizden İsrail’i ziyaret eden 30 bin dolayındaki Türk turist sayısının da artmasını ümit ediyoruz. Bu hedeflere ulaşmak için de Türk ve İsrailli sektör temsilcilerinin katkılarına ihtiyaç duyuyoruz.
Görüşmelerin olumlu geçtiğini dile getiren Bakan Nabi Avcı, turizmin dünya barışı ve halkların birbirini yakından tanımasına imkan sağladığını vurguladı. Bakan Avcı, “İnşallah önümüzdeki yıllarda turizmin ve kültürel ilişkilerin de katkısıyla bölgemizde barış ve esenlik hâkim olacak diye ümit ediyorum.” diye konuştu.

Türkiye Ekonomisinde Turizmin Yeri
Kalkınma Bakanlığı’ndan aldığımız verilere göre, turizm sektörü, 2014 senesinde 34 milyar 305 milyon, 2015 senesinde 31 milyar 464 milyon ve 2016 senesinde 22 milyar 17 milyon dolar toplam gelir elde etmiştir.

Türkiye’nin 2015 senesinde 144 milyar ve 2016 senesinde 142,6 milyar dolarlık ihracat yaptığını göz önünde bulunduracak olursak, turizm kaleminin Türkiye ekonomisinin döviz girdisi kalemleri arasındaki yeri daha net bir şekilde anlaşılabilir.

Yine Kalkınma Bakanlığının verilerine göre; 2015 yılında, Turizmde doğrudan ve dolaylı olarak 2.210.000 kişi %8,08 oranında istihdam edilmiş.

2015 özelinde konuşacak olursak, turizmden elde edilen gelirlerin GSMH’deki payı %6,2 iken, turizm gelirlerinin ihracattan elde edilen gelire oranı %21,9 olmuştur.

Türkiye Gibi Ülkelere Biçilen Rol
Esasında geri kalmış ve yerine göre “kalkınmakta olan” diye gazlanan ülkelere Batılılar tarafından global ekonomi içinde biçilen iki rol vardır. Bunlardan birincisi ucuz iş gücü olarak Batılı sanayicilerin üretim yükünü sırtlanmak ve ikincisi ise yine ucuz iş gücü olarak tatillerinde Batılılara hizmet etmek. Türkiye, birçok geri kalmış ülkeden farklı olarak hem üretim yükünü ve hem de coğrafî özellikleri dolayısıyla Batılılara hizmet etmeyi kendisine rol olarak benimsemiş ülkelerden biri.

Sakat Anlayış
Böylesi bir anlayış seneler evvel teşekkül etmiş olduğundan, siyasî iktidarlar değişse bile anlayışın kendisi değişmediği içindir ki; “daha çok yabancı şirketi üretim için Türkiye’ye nasıl çekerim?”, “daha çok turisti yeme içme ve azması için Türkiye’ye nasıl getiririm?” sorularına aranan cevab, Türkiye ekonomisinin vizyonuna da ışık tutuyor.
Hakiki bir kalkınmadan, millîleşmeden bahsedilecekse eğer, evvelâ bu zihniyetin değişmesi şart. Devletin her kademesinden “millî”, “MİLLİ ...” diye bağırmakla, millîleşme olmuyor ne yazık ki.

Biz Batılı “efendi”lere üretim ve hizmet eden uşak rolünü benimsediğimiz bir ekonomik sistem içinde hayalî bir şekilde mi kalkınacağız, yoksa kendi ekonomimizi inşa edip kendi kendimizin efendisi mi olacağız?

Geçtiğimiz sayılarda da değindiğimiz üzere Türkiye ekonomisinin şekillenmesi arkasında bir “bütün fikir” yokluğu her planda kendisini hissettiriyor. Ard arda açıklanan teşviklerden tutun da Kültür ve Turizm Bakanı’nın gidip İsrail’de turist aramasına kadar herkes kendi bulunduğu konumdan bir şeyler yapıyor; fakat ahenk olmadığı için ekonomimiz bir türlü kıvam bulamıyor. Çok başlı ekonomi yönetimi ve arkasında “müdir” fikir de olmadığı için bir türlü tek hedefe yönelemiyor. Hâl böyle olunca da Türkiye’deki gibi yerinde sayan ve savrulmayı kalkınma sanan ekonomik sistem doğuyor.

***
Türkiye, eğer yabancı turist memlekete gelmezse ekonomik olarak derinden sarsılan bir ülke hâline getirilmiş vaziyette. İnanın ki bunu bizim aklımız, havsalamız almıyor. Yabancının tam mânâsıyla keyfine göre ekonomik sistem inşa edilmesi kabul edilebilir mi? Diyelim ki Rusya ile yaşanan uçak krizine kadar turizmin dayanaklık ettiği ekonomik sistemin ne kadar büyük bir yanlışlık olduğu anlaşılamamıştı. Peki, bu bugün hâlâ anlaşılamadı mı ki, hâlâ gidip, hele bir de İsrail’den turist dilenerek ekonomimiz güvence altına alınmaya çalışılıyor. Kimse kusura bakmasın ama İsrail’e gidip turist dileneceklerine, Filistin’e gidip mendil açsalardı, Yahudi turistten gelecek olandan daha fazla parayı senelerdir ambargo altında ezilen Filistinliler bize hesabsız kitabsız verirlerdi.
***
Artık Türkiye’nin kendi rotasını belirlemesi gerekiyor. Batı, nüfusunun yaşlılığı ve dış borç rakamlarının ödenemez hâle gelmesi dolayısıyla Dördüncü Sanayi devrimin yapmak ve böylelikle insanını ve insanlığı topyekûn makineye esir etmeye hazırlanırken; merkezinde insanın olduğu, ne getirip götüreceğinin muhasebesi yapılmış yeni bir ekonomi sistemi teklif eder konumda olmamız, bundan sonrasında bizim için bir varlık-yokluk meselesi... 4. Sanayi Devrimiyle beraber Batılı bizim gibi geri kalmış ülkelere artık mal da ürettirmeyeceğine göre, ekonomik kuyrukçuluğun da sonuna gelmiş bulunmaktayız.
***
 Son olarak... Türkiye, Yahudileri en iyi şekilde ağırlamayı kendine görev edinecek ve bu memleket turizme dayalı ekonomiyi sürdürecekse, o zaman Tayland modeli turizme geçsin. Böylelikle ikiyüzlülük ortadan kalkacağı gibi, turizmden elde edilen gelir de artacaktır. Biraz ağır konuşuyoruz, umulur ki memleketimizi idare edenler anlarlar diye…
 
Baran Dergisi 527. Sayı