Türkiye’nin kullandığı Azez yakınlarındaki iki askeri üs ve Halep'in kuzeyindeki Mercidabık köyü dün Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ve Suriye ordusu mevzilerinden bombalandı.

Bu gelişmeler, Rusya’nın İdlib ve Lazkiye’nin kuzey kırsalına düzenlediği ağır hava saldırıları ve Suriye rejim güçleri ile Heyetu Tahriru'ş Şam (HTŞ) arasında karşılıklı bombardımanların yanı sıra, HTŞ'nin Halep'te bir askerî operasyona hazırlandığı ve Türkiye'nin yerinden edilmiş yaklaşık 4 milyon insana ev sahipliği yapan İdlib'deki insanî durumu etkileyeceği endişesiyle şiddetle reddettiği bir ortamda, her iki taraftan da yoğun askerî takviyelerle eş zamanlı gerçekleşti.

Tüm bu gelişmeler yaşanırken Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), 10'dan fazla zırhlı araç ve zırhlı personel taşıyıcı eşliğinde, lojistik malzeme ve askerî mühimmat yüklü 15 tırlık bir konvoyla Cebel ez-Zaviye'deki mevzilerine askerî takviyede bulundu.

Stratejik Körlük

Bir diğer taraftan, gelen haberlere göre HTŞ, rejim ve İran destekli terör gruplarına yönelik bir harekât başlatmak istiyor; fakat Türkiye buna mâni oluyor.

Benzer bir şekilde İran’ın 7 Ekim’den beri elini kolunu bağlı tuttuğu Hizbullah örneği yeterince anlaşılır ve ibretlik değil mi?

“Büyük Mimar, Çağdaş Sinan” Cevat Ülger’i rahmetle yâd ediyoruz “Büyük Mimar, Çağdaş Sinan” Cevat Ülger’i rahmetle yâd ediyoruz

Sivri zekalı stratejist(!)lerin Filistin meselesinin çözümü ve İsrail’in durdurulmasıyla alakalı olarak eski defterleri karıştırıp karıştırıp, “Evreka!” çığlıklarıyla memleketin önüne getirdikleri “garantörlük” ve “güvenlik paktı” gibi bölgenin gerçekliğiyle uzaktan yakından alakası olmayan teşebbüslerle İsrail ve arkasındaki Avrupa ve Amerika’ya karşı durulamayacağını siz hala anlamadınız mı? Rusya ve İran makinesine bağlı bir şekilde can çekişmekte olan Esad rejimiyle kurulacak pakt ile ne PKK-PYD ne de İsrail’le mücadele edilemeyeceğini göremeyecek kadar kör mü oldunuz hakikaten? Hadi onu geçelim, iki ülke arasındaki anlaşma seviyesinden değerlendirelim. Herkesin birbirine vurabildiği kadar vurduktan sonra masaya oturduğu yerde, “biz kimseye vurmadık” diye masaya oturmanın başarı değil zafiyet olarak anlaşıldığını da mı görmüyor musun?

Kaynak: Baran Haber