Önceliklerin maddi kazançlara dayandığı bir toplumumuzda, sahtekarlık, dolandırıcılık, yolsuzluk, torbacılık, sanal yahut reel fuhuş ve haksız rekabet gibi gayr-ı ahlâkî davranışlar giderek yaygınlaşırken, bundan belki de bin beteri bütün bu rezilliklerin failleri itibarın tek kaynağı olan parayı buldukları için hem adam yerine kondular ve hem de bu rezillikler meşruiyet buldu. Fert ve kuruluşlar, kısa vadeli kar hırsıyla, uzun vadede içtimâî güveni zayıflatan ve adaleti sarsan eylemlere yöneldiler. Yaptıklarını hukuka uyduran yahut olmuyorsa hukukun arkasından dolanarak yapabilme imkânı bulanlar davranışlarını ahlâk mahkemesinin önünden geçirmek gereği duymadılar.
İçtimâî değerlerin yozlaşması, güvensizlik ve düşmanlık duygularının artması gibi sonuçlar işte tam da bu sürecin neticesinde hasıl oldu. İnsanlar arasındaki güven kaybı, toplumsal dayanışmanın zayıflamasına ve sosyal yozlaşmanın artmasına neden oldu. Herkesin şahsî menfaatini gözetmeye başlaması, işbirliği ve içtimâî ahengin zedelenmesine sebep oldu.
İtibarın sadece para ile ölçüldüğü toplumumuzda karşılaştığımız bir dizi sonucu da burada zikretmeden geçmeyelim. Bu tür bir yaklaşımın sosyal, ahlâkî ve psikolojik sonuçları olması kaçınılmaz; fakat bu tür bir toplumun müntehasında nereye varacağının anlaşılması için bu şart.
Ömer Emre Akcebe
Yazının tamamı için