Geçtiğimiz günlerde üçte iki çıplak giyimli bir kadının Anıtkabir’de çektirdiği ziyaret fotoğrafı Türkiye’de gündem oldu.

Laikliği zorla dayatıp Müslüman halkın dinini, tarihini, kültürünü tasfiye edip Batı tasmasına boynunu uzatan Kemalistler ve bunların karşısında aşağılık kompleksine kapılıp Atatürk’ü sevdiğini söyleyen başörtülü ev zencileri Anıtkabir’e vücudunun çoğu çıplak vaziyette gitmiş olan bir Kemalist’i eleştiri yağmuruna tuttu.

Gündeme düşen fotoğraf neticesinde “Laiklik bu değildir, Anıtkabir’e gitmenin de bir adabı var” gibi yorumlarda bulunup Kemalizm’i güzelleştirmeye çalışanlar, 1930’lu yıllarda yapılan 19 Mayıs törenlerinde küçücük kızların yarı çıplak mini etekli bir şekilde meydanlarda sergilenmesini görmezden geliyor. Özellikle daha dünyanın henüz soyunmadığı bir dönemde kız çocuklarını soyup gösteriler düzenleme konusunda en önde giden Kemalizm’i aklama yarışı, neden başörtülü sahtekâr Kemalistlere düştü?

5816 sayılı kanun sadece Müslümanlara mı işliyor? 5816 sayılı kanun sadece Müslümanlara mı işliyor?

Ayrıca çıplak erkek ve kadın vücutlarının teşhir edildiği heykel ve figürler dışında hiçbir aidiyet ve kültüre sahip olmayan bir kesimden ne olmasını bekliyorsunuz?

Halbuki kıyafet devrimiyle kadınların örtünmesini yasaklayan, her yönüyle kendilerini Batılı sömürgelere teslim etmiş olan laiklerin, yabancılaşmış ve kimliksizleşmiş torunları da elbette bu kılıkta olmalı. Haliyle Anıtkabir’in duvarlarındaki çıplak kadın figürüyle bir bütünlük sağlayan üçte iki çıplak hanımefendi hakiki anlamda Kemalizm’i temsil ediyor.

Bu Kemalist hanımefendi inandığı ideoloji itibariyle en doğrusunu yaparken, onun hemen arkasındaki duvardaki çıplak kadın figürüne ağzını açmayıp da bu örnek Kemalist kadına dil uzatan başörtülü sahtekârlara da; Kemalizm’i benimseyip kaynağı meçhul bir şekilde bir ahlak iddia etmeye çalışanlara da ayrıca ders olsun!