Avustralyalı yazar Steve Biddulph Raising Boys ismiyle 2013 yılında yani bundan 11 yıl önce erkeklerin eğitimde başarısızlığına dair bir kitap yayınlamış.

Biddulph modern dönem erkekleriyle alakalı öne çıkan özellikleri şöyle sıralıyor:

Otuz yıl önce herkes kızların durumundan kaygılanırdı.

Kızların ufkunu yükseltmek, onlara hayatlarında istedikleri her şeyi yapabileceklerine dair güven vermek ve başarılarının önündeki engelleri kaldırmak için dünya çapında büyük bir çaba sarf edildi.

Ve işe yaradı; Bugün kızlar kendilerinden daha emin, motive ve yeteneklidir.

Kızlar erkeklerden daha fazla okul bitiriyor, daha fazla üniversiteye gidiyor ve daha iyi notlar alıyor.

İlkokulda erkek çocukların dikkatleri kolayca dağılır ve çoğu zaman onlara ayak uydurmakta zorlanırlar.

Öğretmenler tüm zamanlarını erkekleri baskı altına almak için harcarken kızlara olan ilgiyi kaçırıyor.

Üçüncü sınıfa geldiklerinde çoğu erkek çocuk artık kitap okumuyor.

Birçoğu tek kelimelik cümlelerle konuşuyor:

«Ha?» «Aaa-evet!» Lisede münazaralara, konserlere, öğrenci konseylerine veya spor dışı herhangi bir etkinliğe katılmazlar.

Hiçbir şeyi umursamıyormuş gibi davranırlar (Biddulph, 2013).

Biddulph erkeklerin başta eğitimde ve sosyal hayatta geri kalışı üzerinde dururken kadınların kat ettiği mesafeye 11 yıl önce bu cümlelerle dikkat çekmiş.

İnternet ve sosyal medya nesli yetişiyor İnternet ve sosyal medya nesli yetişiyor

Avusturalyalı yazarın yukarıdaki düşüncelerini bu çarşamba günü dikkat çektiğim Akademisyen Yunus Vehbi Karaman’ın makalesinden aktardım.

Karaman’ın eğitimde kadınların başarısının nedenleri ile erkeklerin neden geri kaldığına yönelik makalesinde Avrupa ülkelerinden oldukça dikkat çekici veriler var.

**

Avustralya ve İngiltere’de kadınların eğitimde uzun süreden beri önde olması ve erkeklerin eğitimde geri kalması Amerika’nın da büyük sorunu.

Makaleden alıntıya devam edelim; Sosyolog Kimmel (2008, s. 65), Amerika’da erkeklerin ilkokuldan liseye kadar kızlardan daha düşük notlara ve daha düşük sınıf derecelerine sahip olduklarına dikkat çekiyor.

New York Times’ta yazdığı yazıda Thomas B. Edsall, Amerika’da erkeklerin temel, lisans ve lisansüstü eğitimde geri kaldıklarını ve böylece iş piyasalarında da erkeklerin dezavantajlı konuma gelmeye başladıklarını dile getirmiş.

Edsall, okulların ve eğitim süreçlerinin kız öğrencilere daha uygun bir şekilde tasarlandığını ve bu nedenle erkeklerin eğitimde geri düştüklerini belirtiyor.

Edsall erkeklerin eğitimden geri kalması ve eğitime tepki göstermeleri birbirini besleyen süreç olarak ortaya çıkarken beyaz erkeklerin sağcılaşarak 2020’deki seçimlerde %61 oranında muhafazakarların adayı olan Trump’a oy verdiklerini hatırlatıyor (Edsall, 2021). Richard V.

Reeves yayınladığı Of Boys and Men (2022) isimli kitabında Amerika’da kız öğrencilerin erkeklerin önüne geçişini irdelemiş.

En gelişmiş 20 ülkede de durumun farklı olmadığına dikkat çekmiş.

Reeves, Amerika’da kız öğrencilerin not ortalamalarında, liseyi bitirme oranlarında ve üniversitede eğitim görme sayılarında erkeklerin önüne geçtiğine işaret ederken her dört erkekten birinin sorun yaşadığı bir eğitim ortamında sorunun erkeklerde değil sistemde olduğuna vurgu yapıyor.

**

Özetle bugün ekonomik olarak gelişmiş ülkelerde pozitif ayrımcılık sloganı ile kadını evden kovup zorla dışarıda iş hayatına sokan sistemden kimse memnun değil.

İnsanlık katili İsrail'in Gazze’de yaptığı soykırımın ardından Müslüman olan bir İngiliz gencin videosuna rastladım.

Şöyle diyor genç. “Sistem erkekle kadının rollerini değiştirdi. Avrupa’da artık erkekler erkek gibi kadınlar kadın gibi yaşamak istiyor. Erkek evin ekonomik ihtiyaçlarını karşılayan tek adam olmak isterken kadın da dışarıda çalışmak yerine evinin işleriyle ve çocuklarıyla vakit geçirmek istiyor.”

**

Erkeğin dışarıda çalışmak zorunda olduğu, kadının dışarıda çalışmasının tamamen kendi isteğine bağlı olduğu bir sistem bugün batının arzuladığı bir sistem.

Bu konu bugün bizim sorunumuz gibi gözükmese de yarın önümüze çıkan en önemli sorun olacak.

Eğitim şart ama hangi eğitim?

Yaşar Süngü, Yeni Şafak