7 Ekim’de Hamas tarafından gerçekleştirilen Aksa Tufanı Operasyonu ve sonrasında Siyonist Yahudilerin başlattığı soykırım karşısında Türkiye’den beklenen tepki bir türlü yükselmedi. Gerek siyasetçiler gerekse sivil toplum kuruluşları Gazze’de yaşanan Müslüman katliamı karşısında toplumun nabzını ayarlayamadılar. Hattâ işler öyle bir raddeye vardı ki, vicdan bahsinde Amerika ve Avrupa’daki toplumlar Müslüman milletlerin önüne geçti ve İsrail karşıtı protestolarıyla her iki kıtanın da siyasetini sarsmasını bildiler.
Tam da böyle bir konjonktürde, sağına soluna bakmadan “ben varım” diye meydana çıkan Anadolu Akıncısı Hasan Saklanan, Müslüman Anadolu’nun şerefini, haysiyetini, izzetini canı bahasına müdafaa etti ve Kudüs’te işgâlci Siyonist askerlere yönelik gerçekleştirdiği saldırı neticesinde şahadet şerbetini içti. Böylelikle 7 Ekim itibariyle Türkiye ile Siyonist Yahudiler arasında ilk kanı da onlar dökmüş oldu.
İktidar, bu hadiseden sonra nasıl bir açıklama yapması gerektiği noktasında muhtemelen sıkıntı yaşıyordur. Bizim tavsiyemiz şudur ki, hiçbir açıklama yapmamaları, şehidimizi bir ân evvel Türkiye’ye getirmeleri, cenaze namazının Ayasofya’da kılınmasını sağlamaları ve açıklamayı burada milletin yapmasını sağlamalarıdır. Bu hareket tarzı dışında yapılacak her açıklama zarar verici olacaktır.
Allah şehidimiz Hasan Saklanan’dan razı olsun, onun şehadeti yüzü suyu hürmetine İslâm düşmanlarını perişan eylesin ve Müslüman milletlerin geri kalanını tıpkı Gazze’dekiler gibi hayırlı işlerinin vesilesi kılsın.
Baran Dergisi