Ateşkes Görünümünde Katliam
19 Ocak’ta varılan geçici ateşkesin amacı, rehinelerin serbest bırakılması ve çatışmaların sona ermesiydi. Ancak İsrail, bu süreçte bile yaklaşık 100 Filistinliyi şehit etti ve Gazze’ye insani yardım girişini engelledi. Ateşkesin sona erdiği gün ise “Hamas’ı bitirme” gerekçesiyle düzenlenen saldırılarda 500’e yakın sivil yaşamını yitirdi. Bu durum, İsrail’in ateşkesi samimi bir çözüm süreci değil, stratejik bir “taktiksel mola” olarak gördüğünü ortaya koydu.
Rehineler Stratejik Araç Haline Geldi
İsrail hükümeti, ateşkes sürecinde yalnızca kamuoyu baskısı oluşturan popüler rehinelerin serbest bırakılmasına odaklandı. Kalan rehineler arasında siyasi baskı oluşturacak isimlerin bulunmaması, Tel Aviv yönetimi için ateşkesi sürdürme gereğini ortadan kaldırdı. Hamas ise ateşkesin uzatılması ve yeni bir aşamaya geçilmesi için girişimlerde bulundu, hatta ABD'li bir esiri serbest bırakma teklifinde bile bulundu. Fakat İsrail, müzakereyi reddederek askeri yolla çözüm arayışına yöneldi.
Netanyahu’nun Siyasi Çıkmazı
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun kişisel ve siyasi çıkarları da savaşın sürmesinde belirleyici oldu. Yolsuzluk suçlamaları ve iç politikadaki sıkışmışlığı nedeniyle savaş, Netanyahu için bir tür “siyasi zırh” işlevi görüyor. Üstelik aşırı sağcı koalisyon ortakları da savaşı destekliyor. Hamas’a yönelik operasyonların durdurulması, hükümetin dağılması riskini beraberinde getiriyor. Bu da Netanyahu için savaşı bir tercih değil, bir zorunluluk haline getiriyor.
ABD Desteği: Yeşil Işık
İsrail’in bu politikaları sürdürebilmesindeki en kritik destek, ABD’den geliyor. Trump yönetimi döneminde 4 milyar dolarlık silah paketi Kongre onayı olmadan sağlandı. Trump’ın, Gazze’yi işgal etme ve Filistinlileri Sudan gibi Afrika ülkelerine sürme önerisi, İsrail’in demografik mühendislik hedeflerinin arkasındaki küresel meşruiyet arayışını da ortaya koydu. Netanyahu’nun bu teklifi "vizyoner" olarak nitelemesi, yalnızca Hamas’ı değil, bütün bir halkı hedef alan bir stratejinin varlığına işaret ediyor.
İslam Dünyasının Sessizliği
İsrail’in saldırgan politikalarının devamında Arap rejimlerinin pasifliği de büyük rol oynuyor. Mısır, Suudi Arabistan ve BAE gibi ülkeler, Gazze’de Hamas’sız bir yönetim istiyor. Bu tutum, İsrail’e askeri operasyonlar için gerekçeler sağlarken, İslam dünyasının topyekûn sessizliği İsrail’in cezasızlık hissini pekiştiriyor. Ancak tüm baskılara rağmen Hamas ve Gazze'deki diğer direniş grupları, örgütlü bir karşı koyuşla İsrail'e ciddi maliyetler yüklüyor.
Sonuç: Sistematik Şiddetin Yeni Perdesi
İsrail’in ateşkesi bozarak yüzlerce sivili katletmesi, bir güvenlik sorunu değil, bir devlet politikasıdır. Bu tutum, sadece Gazze’ye yönelik geçici bir saldırı değil, kalıcı bir demografik ve siyasi mühendisliğin parçası olarak okunmalıdır. Netanyahu’nun siyasi hesapları, ABD’nin koşulsuz desteği ve İslam dünyasının sessizliği, İsrail’i uluslararası hukuku hiçe sayan bir aktör olarak güçlendirmeye devam ediyor.
Gazze’de ateşkes değil, taktiksel mola verildi. Barış değil, işgalin yeni biçimleri konuşuluyor.