Mustafa Kemal Paşa'nın idaresindeki birliklerin Rayak yakınlarında; İsmet ve Refet beylerin kuvvetlerinin ise Humus'ta olduğu zamanlar...

Tarih 1 Ekim 1918...

İsyancı Arap birlikleri ve Avustralya Hafif Süvari Tugayı sabah 7 sularında Şam'a girmeye başlıyorlar.

Hangisi önce girdi? Bazı tarihçiler hâlâ bunu tartışırlar.

Çok da önemi yok!

Belki şu önemli

7 buçuk sularında arkeolog, ajan, albay Thomas Edward Lawrence, Şam'ın idare binasına gelmiş, hâlâ İstanbul'a bağlı olduğunu düşündüğü yöneticileri görevden almış, yerlerine kendisinin kurguladığı geçici Arap idaresinin üyelerini atamıştı...

Osmanlı'nın Şam'daki yaklaşık 400 yıllık hâkimiyetinin bitişiydi bu...

Üç gün sonra da 1500 atlısıyla şehre gelen Emir Faysal, Emevi Camii'nde cuma namazı kılmış ve kendi adına hutbe okutmuştu.

Sina'dan Filistin'e kadar uzanan topraklardaki savaş çok uzun sürmüştü ama Suriye'nin İngilizlere terk edilişi çok hızlı olmuştu.

Osmanlı kuvvetlerindeki savaşmaya isteksizlik dikkatlerini çekiyordu.

İngilizler 14 Ekim'de Humus'u, 19 Ekim'de Hama'yı ele geçirdiler.

İstihbaratçıları Halep'i "bir Türk şehri" olarak değerlendiriyor, çekilmenin Halep'te duracağını düşünüyordu. Zaten süvari birliklerinin yarısı hastalıktan kırılmıştı, Humus'taki tümenleri de fena durumdaydı. Üstelik Halep uzaktaydı. Humus'a 190 kilometre mesafedeydi.

Yine de Halep'in teslim edilmesini istediler.

Ana karargâhtaki Mustafa Kemal Paşa'nın gönderdiği telgrafta, "Halep Garnizon Komutanlığımız cevap vermeyi gerekli görmemiştir" yazıyordu.

Hayat emekle bereketlenir, sabırla tacını giyer Hayat emekle bereketlenir, sabırla tacını giyer

Haritan'da kalan birkaç yüz Türk asker muharebelerde direndiler ve düşmana epey zayiat verdirdiler.

Buna rağmen 26 Ekim saat 10 civarı İngilizler Halep'e girdiler.

Bunları niye anlattım?

Türkiye'nin Şam'a geri dönüşünün hızlı serüvenine tekrar göz atınca bir de eskiye bakayım dedim ve sizlerle de paylaşmak istedim...

Siz de bakın, düşünün...

Tarih dönüyor dolaşıyor ve tersinden de olsa, aynı yere geliyor.

İbretlik ki, hem de nasıl!

Ve hepsinde Anglosaksonlar var...

O zaman öyle...

Şimdi böyle...

Haşmet Babaoğlu, Sabah