Dünyada aile doğum ortalaması, 1950'de hane başı 6 iken 2023 de 3'te. Türkiye'de de doğurganlık hane başına 1.51'e düşmüş durumda. Sadece doğurganlık mı? Boşanma, geç evlenme, partner hayatının yaygınlaşması, tek ebeveynlik gibi olgular da var. Türkiye'de tek ebeveynlik %10'un üstüne çıkmış vaziyette. 2004 yılında, Kütahya Kız-Erkek Yetiştirme yurdu üzerine yaptığım uygulamalı çalışmalara "Ailenin sonu mu?" başlığını vermiştim. Her zaman aile sorununun var olduğunu ve yapısal olduğunu söyleyip durdum. Sorun yapısal olduğu için de mühendislik çözümlerini de hep eleştirdim. Çünkü modern aile tarihi, mühendislik politikalarının başarısızlığı ile dolu. Aile planlaması bunun başında geliyor.
Aile mühendisliği dediğim çözümler, uzun vadede meseleye şifa olmuyor. Çünkü aile bir mühendislik alanı değil. Baraj yapmaya, uçak yapmaya veya fabrika inşa etmeye benzemez. Önceden projelendirip, sonra da emirlerle aileyi istediğin biçime sokmak... Bir kere aile nesne değil. İnsan ilişkilerinin, ruhun, değerlerin kaynaştığı yer. Bu nedenle nesnelerle kurduğumuz inşa etme tutumuyla onu düzeltemeyiz. Mühendislik bilinci, modern zamanlarda her şeyi kuşatmış ve aile gibi alanı da bu bilinçle düzelteceğini düşünüyor. Batı aile mühendisliği ile başarısız olunca, aileden vazgeçti. Rusya, farklı bir şekilde yeni bir yol arıyor. Muhafazakâr siyasette mühendislik öteden beri önemlidir. Baraj, yol, köprü, hastane ve konut inşa etmede de başarılı performanslar ortaya koyuyor.
Aile, mühendislik ötesi kültürel ve sosyolojik bilinçle ıslah edilebilecek bir yapı. Bağlamı, muhtevası, tarihi arka planı çok farklı. Ne betonla, ne demirle, ne de tuğlayla kurduğumuz ilişkiye benzer.
Aile bir güvenlik siyasetiyle de ele alınıp yorumlanamaz. Güvenlik dili askeridir, güvenliği öne çıkarır. Disiplin, savaş, hainler ve vatanseverler gibi bir bakışı gerektirir. İç tehdit ve dış tehdit kategorileri ile iş görür. Bu bakışla aileye yaklaşırsak bırakın aile meseleleri ile baş etmeyi, onun nereye gittiğini dahi anlayamayız. Sonuçta aile meselemizi salt "küresel tehditle" açıklayamayız.
Aile, güvenlik meselesi ötesinde sosyolojik bir meseledir. Hatta ontolojik meselesidir. Kâbe için Allah'ın Evi deriz. Hz. Nuh'un insanlığı kurtarmak için yaptığı gemiye de Kur'an'da ev deniyor. Ev, en temelde aile ile varlığa gelir. Ev ne otele, ne garaja, ne havaalanına, ne iş yerine, ne de fabrikaya benzer. Ev, bunlarla eşitlendiği zaman içinde aileyi taşıyamaz.
Aileye kültür bilimleriyle çözüm aramalıyız. Toplum bütünlüğüyle ele almalıyız. Çünkü aile, toplumsal yapımızla yakından ilgilidir. Toplum yapımız sarsılıyor, dönüşüyor ve yapısal kayıplar yaşıyor. Yapıyı ayakta tutan kültürel anlam dünyamız ve sosyal ilişkiler çekiliyor. İş hayatı ve çalışma düzenimiz, para ile kurduğumuz ilişki pratiği, insanın anne ve baba olmadan daha fazla statü ve paraya koşması, araba ve tatili başa çekmesi...
Ailenin düzelmesi, toplumsal yapıyı ıslah teşebbüsü ile mümkün. Batı beğeni, seküler ve maddi pratik yaşamına hırsla koşmayı bırakmakla yeni yol bulabiliriz. Aile üzerine düşünerek yeni yollar keşfedebiliriz. Ailenin olgusal gerçekliğini tanımak yanında ideal gerçekliğini yeniden canlandıracak yaklaşımlar, bakışlar, yöntemler bulmak zorundayız. Bunun için de önce aile düşüncemiz ve aile siyasetimiz olmalı. Yani ailenin özünü ve ruhunu oluşturan tarafı asırlar içinde nasıl taşıdıysak onun o tarafını yeniden keşfederek çağdaş dönemde ayağa kaldırmalıyız. Muhafazakâr siyaset de aile meselesine çözüm bulmaz ise bugün hiçbir siyaset bulamaz. Zaten "modernler" aileye olan inançlarını da kaybettiler. Ailesiz yaşam sürdürüyorlar, gey ve lezbiyenliği meşru görüyorlar, partner hayatını ve bireyciliği kabul ediyorlar.
Prof. Dr. Ergün Yıldırım, Star