Tarihçi Mustafa Armağan, Kapsül Tarih adlı YouTube kanalında yaptığı yayında, Sultan II. Abdülhamid'in eğitim alanındaki öncülüğünü ve vizyonunu ele aldı. Armağan, Abdülhamid'i sadece bir devlet adamı olarak değil, aynı zamanda bir "üniversite kurucu deha" olarak tanımlayarak, padişahın eğitim faaliyetlerine verdiği büyük önemi somut örneklerle gözler önüne serdi. Abdülhamid'in, sadece Osmanlı İmparatorluğu'nun merkezinde değil, aynı zamanda uzak coğrafyalarda da eğitim kurumları açarak, bir eğitim seferberliği başlattığına dikkat çekti.

"Kaç Köşeli Yıldız" Bir Padişah ve Keşfedilmeyi Bekleyen Eğitim Mirası

Armağan, Sultan Abdülhamid'in çok boyutlu kişiliğini, Sezai Karakoç'un "Sen kaç köşeli yıldızsın?" dizeleriyle özetleyerek, padişahın hala keşfedilmeyi bekleyen birçok yönü olduğunu vurguladı. Armağan, Abdülhamid’in özellikle eğitim alanındaki çalışmalarının yeterince bilinmediğini, padişahın, sadece devlet işleriyle uğraşmadığını, aynı zamanda eğitim sistemine büyük önem verdiğini ve bunun için önemli yatırımlar yaptığını söyledi.

İstanbul Üniversitesi'nden Şam Üniversitesi'ne: Abdülhamid'in Eğitimde Bütüncül Yaklaşımı

Armağan, Sultan Abdülhamid'in eğitim vizyonunun sadece İstanbul ile sınırlı kalmadığını, imparatorluğun dört bir yanına yayıldığını belirtti. İlk olarak, İstanbul Üniversitesi'nin 1901 yılında bizzat Abdülhamid tarafından hizmete açıldığını hatırlatan Armağan, "Söylemezler, yazmazlar ama İstanbul Üniversitesi, Sultan Abdülhamid tarafından 1901'de hizmete açıldı ve o günden beri, 124 yıldır kesintisiz eğitim veriyor" sözleriyle bu gerçeğin neden yeterince dile getirilmediğine tepki gösterdi. Armağan, padişahın bu önemli katkısının görmezden gelinmesinin kabul edilemez olduğunu dile getirdi.

Budist teröristlerden Arakanlı Müslümanlara hava saldırısı: Çok sayıda şehit var! Budist teröristlerden Arakanlı Müslümanlara hava saldırısı: Çok sayıda şehit var!

Tarihçi Armağan, Abdülhamid'in eğitim alanındaki kapsamlı yaklaşımının en önemli örneklerinden birinin de Suriye'de kurulan Şam Üniversitesi olduğunu vurguladı. Şam Üniversitesi'nin kuruluşuyla ilgili detayları aktaran Armağan şunları kaydetti:

  • Suriye'deki Tıp İhtiyacına Hızlı Çözüm: Şam Tıbbiyesi'nin Kuruluşu: 1905 yılında Şam'da temelleri atılan Şam Tıbbiyesi'nin, Sultan Abdülhamid'in özel ilgisi ve talimatıyla sadece beş ay gibi kısa bir sürede hizmete açıldığını belirten Armağan, bu durumun, padişahın eğitim konusundaki kararlılığını ve hızlı hareket etme kabiliyetini gösterdiğini ifade etti. Armağan, bölgedeki sağlık ve askeri personel ihtiyacının karşılanması amacıyla kurulan bu fakültenin, aynı zamanda Beyrut'taki Amerikan Tıp Fakültesi'nin misyonerlik faaliyetlerine karşı bir cevap niteliği taşıdığını da belirtti.
  • Sivil ve Askeri Tıp Fakültelerinin Birleştirilmesi: İstanbul'da bulunan sivil ve askeri tıp fakültelerini aynı çatı altında birleştirmek için Haydarpaşa'da büyük bir Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane yaptırıldığını anlatan Armağan, bu projenin de yine Sultan Abdülhamid'in vizyonu ve girişimiyle hayata geçtiğini ifade etti.
  • Eczacılık ve Mülkiye Mektepleriyle Eğitim Ağı Genişletiliyor: Şam Tıbbiyesi'nin yanı sıra, Şam'da bir eczacılık fakültesi ve Mülkiye Mektebi'nin bir şubesinin de açıldığını aktaran Armağan, bu kurumların, bölgenin eğitim hayatına önemli katkılar sağladığını ve Abdülhamid'in eğitim ağını genişletme çabalarının birer parçası olduğunu dile getirdi.
  • Yetişen Doktorlar ve Eğitim Mirasının Sürdürülebilirliği: Armağan, Şam Tıbbiyesi'nin 1905-1918 yılları arasında, yani Suriye işgal altına girene kadar faaliyet gösterdiğini ve bu süreçte 500 civarında doktor yetiştirdiğini söyledi. Bu doktorların, sadece Suriye'de değil, aynı zamanda Beyrut ve çevre vilayetlerde de sağlık hizmetlerinin yaygınlaşmasında ve kalitesinin artmasında önemli rol oynadığını vurguladı. Ayrıca, bu doktorların birçoğunun daha sonra Şam Tıp Fakültesi'nde hoca olarak görev yapmaya devam ettiğini ve eğitim mirasının sürdürülebilirliğini sağladığını belirtti.

Din, Bilim ve Teknoloji Dengesi

Mustafa Armağan, Sultan Abdülhamid'in modernleşme anlayışının, sadece bilim ve teknolojiyle sınırlı kalmadığını, aynı zamanda dini ve kültürel değerleri de içerdiğini vurguladı. Armağan, padişahın, "dinimizden kopmadan modernleşmeliyiz" düşüncesiyle hareket ettiğini ve eğitim kurumlarını bu anlayış çerçevesinde hayata geçirdiğini aktardı. Abdülhamid'in, modernleşmeyi, kendi değerlerinden uzaklaşmak yerine, onları koruyarak ve geliştirerek sağlamaya çalıştığına dikkat çekti.

Telgraf Anıtı ve Hamidiye Camii Maketi: Modernleşmenin Sembolleri

Armağan, Sultan Abdülhamid'in modernleşme vizyonunun somut örneklerinden birini Şam'daki Merce Meydanı'nda bulunan telgraf anıtı üzerinden anlattı. Suriye'yi telgraf ağına bağlamanın önemine vurgu yapan Armağan, bu anıtın üzerine, İstanbul'daki Hamidiye Camii'nin maketinin yerleştirildiğini söyledi. Bu durumun, Abdülhamid'in modernleşme ile dini değerleri bir araya getirme anlayışının önemli bir sembolü olduğunu belirtti. Armağan, bu sayede, Abdülhamid'in, sadece modernleşmeyi değil, aynı zamanda kültürel ve dini kimliğin korunmasını da hedeflediğini ifade etti.

Mustafa Armağan, Sultan Abdülhamid'in eğitim alanındaki hizmetlerinin görmezden gelindiğini ve padişaha büyük haksızlık yapıldığını vurguladı. Armağan, "Yaptığı hizmetleri de hatırlamak gerekiyor, vefalı olabilmek için, kendimizle barışabilmek için" diyerek, Abdülhamid'in hak ettiği değeri görmesi gerektiğini dile getirdi. Armağan, gelecek nesillerin, Abdülhamid'in eğitim alanındaki çabalarını daha iyi anlayacağına inandığını da belirtti.

Cumhuriyet Dönemi ve Modernleşme Paradigması

Armağan, Sultan Abdülhamid'in modernleşme anlayışının aksine, Cumhuriyet döneminde İslam'ın bir kenara itildiğini ve Batı'dan alınanlarla modernleşmeye çalışıldığını belirterek, bunun yanlış bir yaklaşım olduğunu söyledi. Bu yanlışın bedelinin uzun süre ödendiğini belirten Armağan, günümüzde bu yanlışın farkına varılıp düzeltme yollarına gidilmeye başlandığını ifade etti.

Sultan Abdülhamid'in Eğitim Vizyonu Geleceğe Işık Tutuyor

Tarihçi Mustafa Armağan'ın detaylı açıklamaları, Sultan II. Abdülhamid'in sadece siyasi bir lider değil, aynı zamanda büyük bir eğitimci ve vizyon sahibi olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor. Abdülhamid'in kurduğu okullar, yetiştirdiği doktorlar ve attığı adımlar, hem Osmanlı döneminde hem de günümüzde eğitim anlayışına önemli katkılar sunmaktadır. Armağan'ın vurguladığı gibi, Abdülhamid'in eğitim mirası, gelecek nesiller tarafından daha iyi anlaşılacak ve takdir edilecektir. Bu nedenle, padişahın eğitim alanındaki çabalarının ve başarılarının daha geniş kitlelere ulaştırılması büyük önem taşımaktadır.