Müslümanların başında demoklesin kılıcı gibi duran 5816 sayılı zulüm kanununun kaldırılması için tarihçi, gazeteci ve yazarlar bir araya geldi. 

28 Temmuz Cuma günü Fikir-Ce - Fikir Hürriyeti Cemiyeti'nin tertip ettiği basın toplantısında tarihçi yazar Yaşar Gören, gazeteci yazar Hasret Yıldırım ve Adalet Platformu Başkanı Adem Çevik 5816 sayılı zulüm kanununun kaldırılması hususunda açıklamalarda bulundu.

"5816, tarihi hakkıyla anlatmaya engel"

Açılış konuşmasını yapan Adalet Platformu Adem Çevik, 5816 sayılı kanunun kaldırılması için imza kampanyası başlattıklarını ve kaldırılana kadar mücadele edeceklerini söyledi. Çevik, "5816 sayılı kanun hem hakkıyla konuşmaya hem de tarihi hakiki olarak anlatmaya engel. Hakkıyla anlatanlar da lince uğruyor. Dünyanın hiçbir yerinde harf soykırımı yapılmamıştır. Bizde ise hangi yabancı milletleri kovduysak onların ya dilini ya yasasını almışız. Birçok yazar, tarihçi 5816'dan ceza aldı. Ben de 3 yıl aldım. Düşünce hürriyetinin önünde engel olan 5816 kanunun kaldırılmasını talep ediyoruz. Ayrıca Lozan'ı tanınmamasını ve Dünya Sağlık Örgütü'nün Turkiyeden defolmasını istiyoruz." dedi.

Yaşar Gören: Tarih yeniden yazılmalıdır

Tarihçi yazar Yaşar Gören, basın toplantısında tarihin yeniden yazılması gerektiğine değindi. Gören, "Bugün bilinen ve tekrar edilen tarih, Türk Tarihini Tetkik Cemiyeti tarafından yazılmıştır ve o tarihten beri tekrar ediliyor ve değiştirilmesine de izin verilmiyor.
Bizim tarihimizin güncellemesi gerek. Bu tarih yalanlarla, şüphelerle, çarpıtmalarla dolu bir tarih. 19 Mayıs'ta Samsun'a çıktı, doğrudur. 3 Temmuz'da Erzurum'a geldi, 23 Temmuz'da Erzurum Kongresi başladı. Bu tarihler doğrudur ama anlatılanlar yalandır. Samsun, Erzurum Sivas kongreleri konusunda tek doğru anlatılmamıştır." diye konuştu. 

Millet, darbecilerin yazdığı anayasayı istemiyor! Millet, darbecilerin yazdığı anayasayı istemiyor!

15 senedir tarihin yeniden yazılması icin uğraştığını dile getiren Gören, "2 kitap yazdım, Enver ve Mustafa Kemal ile alakalı. Hiçbir yayınevi basmadı. Okur okumaz dehşete kapıldılar ve geri verdiler.
Facebook'ta paylaşıyorum. Orada Cumhuriyet Gazetesinden daha fazla okunuyorum. Müthiş rahatsız oluyorlar olayların görünür hale gelmesinden.

Mesela Erzurum Kongresi başladığında ilk gün Mustafa Kemal kongreden kovuldu. Bütün ayrıtılarınyla yazdım. Mustafa Kemal Samsun'da görevlendiriliyor ama maaş istiyor. Harbiye nezarethanesine başvuruyor ve 15 bin kuruş maaş istiyorum diyor. O dönemde 150 lira yani 150 altın ediyor. Günümüxde bir buçuk milyon tl para ediyor bu rakam. 11 bin kuruş verebiliriz diyorlar, 110 altın yani. Samsun'a neden gidiyor? Kurtuluş Savaşı için değil. Dağdaki Türk çetelerini indirmek için gidiyor. Mesela 2 bin 600 ingiliz askeriyle İstanbulu işgal ettiler. Tükürsen boğarsın." dedi.

5816'ya karşı mücadele ederken düşünmemiz lazım. Beni 1,5 yıla mahkum ettiler. Itiraz reddedildi kadar kesinlesti. 
Tarihi yazılarından dolayı 5816 sayılı kanun sebebiyle hapse mahkum edilen tarihçi Gören, haksız yere mahkum edildiğini ve uzun uğraşlar sonucu mahkumiyetin kaldırıldığını aktardı.

"5816 sayılı kanun anayasaya aykırıdır"

Gören, "5816 kanunu anayasaya aykırıdır. Bu kanuna karşı, "Herkes düşünce ve kanaatlerini açıklama ve yayma hakkına sahiptir." diye başka bir kanun var. Şimdi yeni bir durum var. 5816'dan 19 kişinin mahkumiyeti vardı. Hüküm kaldırıldı, bu da gelecek kararlara emsal olacak." ifadelerinde bulundu. 

"Müslümanları sindirmek için ellerinden geleni yapıyorlar"

Gazeteci yazar Hasret Yıldırım ise yazılı basın açıklamasını okudu:

Değerli Basın Mensûpları… Kıymetli Hâzirûn…
5816 Sayılı Atatürk’ü Koruma Kanunu’nun resmîleşmesinin üzerinden geçen 72. Sene-i devriye münâsebeti ile bir araya gelmiş bulunuyoruz.
1951 senesinde Demokrat Parti tarafından taknin edilen bu ceza kanunu maddeleri; maalesef bir suçu, bir zararı, bir kötülüğü engellemek veya bilvesile cezalandırmak maksadıyla değil; bilhassa Müslüman ahrardan münevverlerin, mütedeyyin insanların, hâsılı bu ülkenin asıl sâhiplerinin üzerine bir Demokles Kılıcı olarak getirilmiştir.
Her ne kadar suçun vasfı ve cezanın icrası, kişilere tatbik ediliyor gibi görünse de; aslen bir ülkeyi, bu ülkenin tarihiyle gurur duyan ferdlerini, İmân ve İslâm’ın yüce mefkûrelerini paylaşan bu ferdlerden oluşan topyekûn bir cemiyeti, korkunç ve çözülmez prangalara takyid etmektedir.
Maalesef ülkemizde, Devletin bütün kademelerine yıllar içinde yerleşmiş olan, azınlık ve kötü niyetli Din Düşmanı her kademeden bürokratlar, veyahut aynı evsaftaki sivil kişiler ve ayrıyeten bu işi geçim kaynağı yapmış kâfirden alçak insan görünümlü canavarlar tarafından, kendileri gibi düşünmeyen Müslümanları sindirmek için Adliye'deki uzantılarını kullanarak ellerinden gelen fenalıkları yapmaktadırlar.
Mesela, bir kimse M.Kamal ile tezât fikirlere sâhip olsa, anayasal hakkı olan fikir hürriyetine istinaden fikrini paylaşsa ve bu Din düşmanı kimselerce hoş karşılanmasa; derhal o kimsenin aslında HAKARET olmayan bu fikirleri, 5816 Sayılı kanuna göre suç sayılıp süreç işletilmekte ve ceza verilmektedir.
Bunun en bâriz delilerinden biri de, 40 sene evvel yaşanmış bir garabettir. Necip Fazıl Kısakürek Üstadımız, sadece “Vahdeddin Han hain değildir” dediği için, Cumhuriyet savcıları tarafından “Sen Nutuk’ta Atamız Vahdeddin Hain dediği halde tekzib ediyor, ‘hain değildir’ diyorsun! Dolayısıyla Atamıza yalancı diyorsun, böylelikle de atanın manevi hatırasına hakaret ediyorsun” denilerek hapis cezası almış, 80’inde Kader müsaade etmediği vefat ettiği için kanunun ceberrut cezasından kurtulmuştur.
Bu kanun kullanılarak, mahkeme açma ve ceza meseleleri, 12 Eylül 1980 darbesinden sonra hız kazanmış, günümüzde had safhaya erişip mağdurları sayılamayacak derecede artmıştır ve artmaya devam etmektedir.
Ne yazık ki, Tarihçi ağzını açamaz, Münevver fikrini beyan edemez, Hoca da,
Müslümana “kâfiri sevemezsin imâna aykırıdır!” demekten çekinecek noktaya
zorlar hâle getirilmiştir. Cemiyetin her kesiminden insanlara, son 20 senede 22
binin üzerinde dava açılmıştır,!
Tarihçi, milletin fertlerine tarihi doğru anlatamazsa
Münevver, hitâp ettiği insanlara, hedefleri-ufku işaret edemezse
Hoca, imân esaslarını müminlere kekeme olarak aktarırsa
Bu cemiyet hangi ideal, fikir ve mefkûre doğrultusunda ve İMÂNİ olarak hangi din
kardeşine yardım veya imdat elini uzatabilecektir.? “İkinci Türkiye Yüzyılı”
hakikâti, slogandan öteye gidebilecek midir?
Türk cemiyeti 100 sene evvel, padişahını halifesini seven, Şeriate merbut,
tekkesiyle, tasavvufuyla, yazısıyla, ezanıyla yaşayıp giderken; başına çeşitli
vesilelerle getirilen felaketlerin alaborasında 10 yıl müthiş savaş, yokluk, ölüm
kırım yaşamış, bir Osmanlı generalinin liderliğe nasbı ve TBMM’nin kolektif idaresi
ve milletin de fedakarlığı ile son bir hamle ile kurtarılmış iken; bahse konu olan
generalin, yola beraber çıktığı herkesi ekarte edip jakoben dar bir kadroyla idareyi
ele alması ve vetirenin bir TEK PARTİ ve TEK LİDER diktatörlüğüne müncer
olmasıyla sonuçlanmıştır.
Bu parti CHP ve değişmez lideri de 5816 sayılı Türk Ceza kanunu ile korumaya
aldırılmış olan MUSTAFA KÂMAL’dir.
Şimdi yeryüzünde başka örneği olmayan, 21 YY uzay çağında, tarihi, ilmi, imâni
noktadan tenkit ve tahlili yapılamayan, dokunulmaz olan bir siyasi parti lideri
düşünün. Aynı fikirde değilim, dünyayı ve meseleleri onun gibi görmüyorum,
onunla hiçbir fikir sevgi eylem değer bağım yok. Ama ağzımda pranga... Sırf
şahsımın değil, bütün milletimin...
Hâlbûki bir insan babasını dahi sevmeyebilir. Ona, İnsani ve İslâmi olarak “Bak
senin ceddindir, büyüğündür. Yaptığın fiil, edebe mugayirdir” kabilinden sözler ile
telkin yapılabilir. Lâkin “Mustafa Kamâl’ı Sevmiyorum!” demek dahi, bu
topraklarda kanunla karşı kaşrıya kalınmasına sebebiyet vermektedir.
Bu ülkede, M.Kamâl’ın riayet edilen ilkeleri kalmış mıdır?
Kurduğu parti ne derecede, ilkelerini desteklenmektedir?
LAİKLİK ilkesi hariç biz uygulanan bir ilke bilmiyoruz, o da lastik gibi uzatılıp
kısaltılıyor. En azından Din ve Diyânet ile alâkası olmayan birileri dahi Mustafa
Kamâl’ı Müslüman yapmaya çalışıyor.
Bugün yaz boz edile edile bakkal defterine dönüşmüş mevcut ANAYASA’da;
Katolik nikahı gibi geri dönülemez bir KÂMALİZM HEYÛLASI, kaynağını son tahlilde
5816 Sayılı Kanundan almaktadır.
Tenkit edemez veya sevmiyorum diyemezsin ki, nerede kaldı ANAYASADAN
İHRACINI isteyebilesin?
Hâlbûki, belli bir cenahın dilinden düşmeyen batı, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi’nin verdiği kararlar doğrultusunda; kim olursa olsun, insanların tenkit
edilebilir olabileceği hususunda kararlar almaktadır. O vakit nerede kaldı
birilerinin “Hürriyet Türküsü” okuyuculuğu ve batı hayranlığı?
TÜRKİYE DEVLETİ, tarihin coğrafyanın politikanın MAKSİMALİST olmaya zorladığı
bir vetireden geçerken, esasen bu devleti MİNİMALİST kalmaya zorlayıcı Müesses
Nizamın adı değil midir KÂMALİZM?
Düşünün, 85 sene geçti öldüğünden beri… Geri gelecek diye bekleyen de var,
ölmedi diyen de var, sanki okurmuş gibi mezarında defter tutan da var, mezarına
gidip akıl danışan da var. Hâlbûki Mustafa Kamâl ÖLDÜ ve 85 senede dünyada
neler neler değişti.
Hayatın dinamizmi, bu köhne ideolojiyi çoktan cemiyetten kovmuşken hâlâ sanki
bir kıymeti varmış gibi bu kanunla neyin önü alınmaya çalışılıyor? Kendi zihninizde
bu sualin cevaplarını bulabilirsiniz.
Kanunun va’z edilişi vetiresinde fikri alınan Yahudi Prof. “Böyle bir kanun olmaz.
Fakat şunu öne sürebiliriz, seveni çok!” diyerek akıl vermiş; yani “ölmüş kişiyi
tenkit edenler, onu sevenlerin çok üzülmesine sebep oluyor” demeye getirmiştir.
Bu sebeple de, “hatırasına” ifâdesi, bu kanuna ilave edilmiştir.
Düşüne biliyor musunuz?
İnanabiliyor musunuz?
Böyle ilkellik olur mu?
Türk Ceza kanununun 125 md.si devlet büyüklerine hakareti
Türk Ceza kanununun 152 md.si devlet malına zarar verenleri
tecziye ederken, neden bir de 5816 var? Kim ona küfür ederse veya heykelini
kırarsa; bu maddeler varken, bir de 5816’ya neden ihtiyaç duyulmuştur?
Büyük Türkiye
Büyük Türk Dünyası,
Alemi İslâm’ın Liderliği gibi mefkureler için evvelâ önümüzdeki bariyerin kalkması,
yeni nesillerin ecdadı gibi Gerçek Tarih, Gerçek Değerler ve Gerçek Din inanç ile
Ahlâk-ı Hamide sahibi olması için şart üstü şart ki, bu ilkel kanun kaldırılmalıdır.
Bizler, TC’nin birer vatandaşı ve 5816 sayılı kanunun gerçek mağdurları olarak,
böyle düşünüyoruz. Büyük kişiler kanunla korunmaz. Gerçek Büyük kişi, kanunla
korunmasına gerek olmayan kişidir.
Son sözümüzü de TARİHÇİ, GAZETECİ, HOCA, SOSYAL MEDYADA MÜCADELE EDEN
AYDINLARA VE GÖNÜLLÜ KARDEŞLERE seslenerek, söylemek istiyoruz.
Türkiye Yüzyılının konuşulduğu bir devirde, kadük kalan 5816 Sayılı Kanun,
Anayasa'nın 10.Maddesine aykırıdır. "HİÇBİR KİŞİYE, aileye, zümreye ve sınıfa
İMTİYAZ TANINAMAZ!" şeklinde geçen madde; CHPLİ Cumhurbaşkanı, CHPLİ
Milletvekili, CHPnin Kurucusu, CHPnin Değişmez Genel Başkanı, Siyâsi bir Figür
olan M.KAMAL söz konusu olunca, diktatörce tatbik edilmektedir. Aydınlara
düşen tavır; bu ilkelliğe karşı çıkmak ve fikir hürriyetinin önüne çekilen seti yıkmak
için gayret göstermektir. Bu minvâlde yapılan faaliyetlere destek olmak, "insani"
bir vazifedir.
- Sosyal medyada açılan etiketlere destek olunuz.
- Sohbetlerinizde ve ruberû konuşmalarınızda, bilinen hakikâtleri ifâde etmekten
çekinmeyiniz.
- Bu mücâdeleyi, popülerist bir yaklaşımla; takipçi kazanmak, insanları istismâr
etmek için kullanmayınız.
- Hâk ve hakikât nâmına, asgarî cesâret göstererek, çağdışı uygulamalara sebep
olan Anayasa'ya aykırı 5816'nın kaldırılması için tepkinizi açıkça dile getiriniz.

FikirCe - Fikir Hürriyeti Cemiyeti adına Hodri Meydan Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hasret Yıldırım.

Dernekler, platformlar bildiriye imza attı

5816 sayılı kanunun kaldırılması için hazırlanan bildiriye imza atan platformlar:

Fikir Hürriyeti Cemiyeti, İstanbul Emekli Hocalar Derneği, Uluslararası Kudüs Derneği, Türkiye Aile Birliği, Türkiye Sivil Toplum Kuruluşları Birliği, Adalet Platformu Cemiyeti, İyilik Uluslararası İnsan Hakları Derneği, Türk İslam Birliği Derneği, Hodri Meydan Gazetesi, Baran Dergisi, Anadolu Akıncıları, Hüviyeti Asliye Hareketi.

Baran Haber